evrim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
evrim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ağustos 2018 Salı

VARLIĞIMIZIN AMACI

Dünyaya geliş nedenimiz ölüm değildir. Canlıları bekleyen kaçınılmaz son ölüm değil, doğaya yeniden karışmaktır. Doğanın değirmeninde öğütülüp yeni bir forma bürünmektir yaşam ve ölüm denen karşıt yapılar. Bu anlamda bakıldığında ölüm olgusu aslında evrene yabancı olan bir kavramdır. Ta ki evren gerçekten ölünceye kadar. Bizler atalarımızdan aldığımız genleri yeni nesile aktarmakla görevli ara formlar olarak dünyada bulunuyoruz. Yani asıl olan genetik miraslarımızın ölümsüzlüğü için yaşam denilen olguyu duyumsamaktır varlığımızın temel nedeni. Anne ve babamızın sahip olabileceği trilyonlarca olası çocuklar içinde bizim birinci gelmiş olmamız bir diğer çoşkulu süreçtir yaşam denilen garip duyumsamada. Karanlıktan geldik karanlığa gidiyoruz ama arada güneş, dünya, aşk, sevgi, nefret, şiddet gibi olgusallıkları da duyumsamak önceliğine sahip olduk doğma olasılığı olup ta doğmamış yok hükmünde olan diğer kardeşlerimize oranla. Atom altı parçacıklardan başlayıp atomdan geçen ve bedenleşen yapımız aslında evrenle yaşıttır, hepimiz aslında 14.5 milyar yıl yaşındayız. Bu algı yaşam ve ölüm denen olguların aslında güzellik ve kötülükle özdeş olmadığını sadece varsıllığıyla değerlendirilebilecek yapılar olduğu anlamına ulaştırır bizi. Özce doğum da ölüm de korkulacak şeyler değildir, ne ki gerçek anlamda insanlaşabilirsek eğer.

6 Ağustos 2018 Pazartesi

DÜŞÜNSEL EVRİM TARİHİNDE ATATÜRK’ÜN YERİ

1784'le Immanuel Kant şöyle yazıyordu
"Aydınlanma, insanın, kendi aklını bir başkasının kılavuzluğu olmadan kullanamayışı durumundan kurtulmasıdır İnsanların çoğu ergenliğe erişip akıllarını, tembellikten ya da korkaklıklarından kendileri kullanmak istemezler. Bu yüzden birileri, bu gibileri gözetmeyi bellerler; bu gibileri hayvan güdüyorlar gibi, önce aptallaştırırlar, kapatıldıkları yerlerden çıkmalarını şiddetle yasaklarlar; tek başlarına yürümeye kalkışırlarsa başlarına ge­lecek tehlikeleri onlara anlatırlar. Ayrıca yasalar ve mevzuat, ergin olmayı-aklını kendisi kullanmayı sürekli engeller. Bu nedenlerden kendi başına, güvenle yürüyebilen pek az kişi vardır Oysa aydınlanma için, özgürlükten başka bir şey gerekmez. Ne var ki, dört bir yandan 'düşünmeyin' diye bağırıyorlar. Subay,”Düşünme, talimini yap”; Papaz, ”Düşünme İnan” ;maliyeci, 'Düşünme öde' diyor. Oysa, aklın kamu önünde kullanılması özgür olmalı. Aydınlanma böyle sağlanabilir. Hiçbir dönemin, kurumun kendisinden sonraki dönemin bilgilerini genişletmemesi, insan­ların aydınlanmada ileri gitmemesi için sözleşmeler yapamaz."
18 yy 'da Diderot, d'Alambert, J.J Rousseau, Voltaire gibi düşünürler şu noktada birleşiyorlardı ki, düşünme­nin, vicdanın ve kalemin özgür olması, bilimin ilerleme­si için çok gereklidir ve sosyal ilerlemeyi sağlayacak tek araç bilimdir.
Günümüzde Atatürk’e yönelik saldırılar artmıştır. Bu artışta ilginç olarak kendilerini ilerici görenlerde yer almaya başlamıştır. O’nun misyonunu doldurduğunu, şimdi ise başka bir dönemin yaşandığını, yeni arayışlara girmek gerektiğini söyleyenler var. Kemalizm’in, Atatürkçülüğün bir ideoloji olmadığını olamayacağını, kaldı ki ideolojilerin ömürlerini tamamladığını savunanlar var.
Bu yazının amacı düşünsel evrim tarihinde Atatürk’ün nereye konulması gerektiğini tartışmaya açmaktır. İnsanoğlu hayatta kalmaya çalışırken zaman içinde sadece mekaniksel eylemlerin yetmediğini bu arada dünyayı da tanımanın şart olduğunu, soyut kavramlar dünyasının yaratılması gerektiğini anlamıştır.Bu durum düşünsel evrimin başlangıcını oluşturur. İşte bu noktadan itibarendir ki insan doğayı tanımak ve ona hükmetmek için çeşitli mekanizmalar geliştirmeye başlamıştır. Bu da günümüz insanın ulaştığı teknolojik devrimlerin oluşumunu sağlamıştır. Doğayı kendi istediği şekilde değiştirme gücüne sahip tek canlı insandır. Doğaya meydan okuma ve onu değiştirmenin yolu sadece bedensel güce değil ama aynı zamanda düşünsel güce de bağlı olmuştur ve bu bağlılık günümüzde de halen devam etmektedir. İnsanlığın teknolojik devrimi oluşturabilmesinin gerisinde 100 bin yıllık insan düşüncesinin evrimsel gelişimi söz konusudur. Düşünsel evrimsel sıçramaların kökeni bugün Doğu diye adlandırdığımız topraklardır. Nedenleri ve ne derece doğru olduğu tartışmaya açık olmakla birlikte daha sonra Doğu’nun düşünsel evrimsel gelişime olan katkılarının sürdürülebilirliği kesintilere uğramıştır. Bu da günümüzde doğu batı arasındaki gelişmişlik farkının en önemli nedenidir. Bunun aşılması için bazı ideolojik açılımlar yapılmaya çalışılmıştır. Ancak bu ideolojilerin batı kaynaklı olması ve batının özelliklerini taşıması nedeniyle Doğu’da bu açılımlar başarısızlığa uğramış ve yakın tarihimizde gördüğümüz gibi hepsi çökmüştür. Doğada boşluk olamayacağı gerçeği düşünsel boyutta da harekete geçmiş yıkılan ideolojilerin yerini milliyetçilik kökten dincilik akımları doldurmaya başlamıştır.
Düşünsel evrimsel tarihi oluşturan her düşünce insanlık üzerinde olumlu veya olumsuz bir etkiye sahip olmuştur. Kimileri unutulmuş kimileri de günümüzde hala yaşamaya devam etmektedir. Süreklilikte en önemli etken o düşünce biçiminin gelişmeye açık olması genel insan karakterine ve özelliklerine uyum göstermesidir. Genel kabul görmüş düşünce sistemleri çıktığı an için geçerli olan ve o dönemdeki maddi şartlara uyumluluk gösterdiği ölçüde doğru olan kavramlar dünyasıdır. Sürekliliği kesin değildir. İnsanoğlu devrimci adımlarını önce düşünsel alanda sonra doğasal alanda gerçekleştirmiştir. Yani önce düşünsel sonra mekaniksel devrim. Düşünsel devrimde önemli olan bu düşüncelerin yaratılması ve insanlığın önüne konulmasıdır. Her insan ve toplumsal yapı kendine uygun olduğuna inandığı düşünceyi üretir. Batı kaynaklı düşünsel üretimlerin doğuya uyarlanmasında karşılaşılan başarısızlıkların kaynağı bunların oluştuğu şartların Doğu’da bulunmamasıdır. Kendi doğrularının evrensel ve mükemmel olduğuna inandıkları ve bunların dışında doğruların olamayacağını, olursa bunu da kendilerinin yaratabileceğini düşündüklerinden doğunun uyumda sorun çıkarmasını anlamamakta ve ilkellik, gerilik, düşüncesizlik vs. olarak adlandırmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk ise yaşadığı toprakların ve insanların özelliklerine uygun olan düşünsel devrimi gerçekleştirmiştir. Elbette batı kaynaklı düşünsel değerlerden yararlanmıştır. Batı da düşünsel değer yaratma aşamasında doğu kökenli düşünsel değerlerden yararlanmamış mıydı? Benzer şekilde Atatürk’te yararlanmıştır. Bugün tüm saldırılara rağmen Atatürk’ün düşünsel alanda gerçekleştirdiği devrimlerin devamının sağlanmasında halkının özelliklerine hakim olması, insanlık tarihinin ve çağının özelliklerini iyi kavraması en önemli etkenlerdir. Kemalizm’i klasik ideolojilerle aynı kefeye koyarak suçlayanların en azından şu söze dikkat etmeleri gerekir:
“Öğretmenler, Cumhuriyet sizden irfanı hür, fikri hür nesiller ister”
Hangi klasik ideolojide bu tarzda bir düşünsel çıkış vardır. Yoktur. Kim vicdanı hür, fikri hür nesil ister. Hür nesil istemek özgür düşünce demektir. Hangi ideolojik yapılanma buna izin vermiştir ki kendisinden başka doğru bir ideolojinin olmadığını söylerken? Atatürk sosyal alanda mutlak geçerli kuralların az olduğunu değişken kuralların ise çok olduğunu bilen ve gören bir dehaydı. Sözlerinden bunu çok iyi özümsediğini görmek mümkündür. Bu da çağın mazlum toplumlarında derin etkilere yol açmıştır. Mazlum toplumların insanları herhangi bir baskı olmaksızın bu büyük İnsan’ın resimlerini evlerinin bir köşesinde taşıyorlarsa bunun bir anlamı olması gereklidir. Bu da Atatürk’ün düşünsel devriminin evrenselliğini, düşünsel evrim tarihinde önemli yer tutan kişiler kadar hatta daha da ileri olarak bir devletin doğmasını sağlayacak kadar önemli bir şahsiyet olduğunu gösterir. Atatürk’ün düşünsel devrimi tüm dünyanın olumlu ilgisini çekecek kadar değerli ,evrensel ve bir o kadar da büyüktür. Adının Atatürkçülük, Kemalizm olması veya olmaması küçük bir ayrıntıdır. Ama bu devrimci açılımın da bir adının olması gereklidir. Kemalizm, Atatürkçülük deyimleri Türk Devrimi’nin ideolojik yapısını göstermek için söylenegelmiştir. Türk Devrimi Tarihte ilk olarak hem Ulusal Bağımsızlığın kazanılmasında Emperyalist güçlere karşı savaşım verip bunu kazanmış, hem de düşünsel alanda yenilikçi açılımı sağlayıp tümden Batı kaynaklı olmayan kendine özgü yeni bir Düşünsel devrim yaratmıştır. Bu yönüyle tarihteki yerini almıştır almaya da devam edecektir.
Akıl özgürlüğünü, bilme etkinliği ola­rak yaşar. Aklın bilgilenme düzeyi yükseldikçe insan bağımsızlaşır ve gerçek insan olur.
Akıl, özgürlüğünü ya­şayarak bilgilenmiş, bilgilendikçe yaşamda kal­masını sınırlayan, kendisini bağımlı kılan do­ğal ve toplumsal sınırlamaları, yaşamda kalma olanaklarını genişletmiştir. Yaşamda kalma olanaklarını genişlettikçe insan bağımsızlaş­mıştır.
Bağımsızlık, aklın özgürlüğünün doğa-insan ve insan-insan ilişkileri içindeki etkinliğidir.
Özgürlük bilgiden değil, bilgi özgürlükten doğar.
Kölelik zincirleriyle efendilere bağlan­mış Spartacus'ü Roma'ya isyan ettiren, ülkesi yabancı güçlerce işgal edilmiş Mustafa Ke­mal Atatürk’e "ya bağımsızlık ya ölüm" dedirten, onla­rın akıllarının özgürlüğünden başka bir şey değildi.
İşte bu üstün değerlere sahip olana Yüce Atatürk için 27 Kasım 1978 yılında yapılan UNESCO’nun 30. genel kurulunda 156 ülkenin oybirliği ile 1981 yılının Atatürk Yılı olarak kutlanmasına karar verilmiştir. Kararda şöyle denmektedir:
Uluslar arası anlayış ve barış için çaba harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında hiçbir renk,din,ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz devlet adamı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu.
Bunlara daha başka ne eklenebilir ki? Ama günümüzde bazıları çeşitli isimler altında bütün dünyanın böylesine tanımladığı eşsiz insan Mustafa Kemal Atatürk’ü eleştirmek için gayret gösteriyorlar.
Ama bu gayretleri hep boşa çıkacaktır. Çünkü Atatürk sadece Türkiye Cumhuriyetine değil tüm dünyaya mal olmuş bir dehadır. Burada önemli olan eleştirmek değil daha iyi anlamaya çalışmaktır. Bilimsel Atatürkçülüğü geliştirmektir. Nasıl ki zamanında dünyanın çeşitli ülkelerinde sıradan insanların evlerinde resmi varken ve tüm dünyanın örnek aldığı bir insanken, bizler de günümüzün Atatürkçüleri yüce önderin öğretileri ışığında ülkemizi yine dünyanın saydığı saygın ve örnek alınacak bir ülke konumuna getirmek zorundayız. Bunun için de önderimiz Atatürk rehberimiz Atatürkçülüktür.