7 Ağustos 2018 Salı

VARLIĞIMIZIN AMACI

Dünyaya geliş nedenimiz ölüm değildir. Canlıları bekleyen kaçınılmaz son ölüm değil, doğaya yeniden karışmaktır. Doğanın değirmeninde öğütülüp yeni bir forma bürünmektir yaşam ve ölüm denen karşıt yapılar. Bu anlamda bakıldığında ölüm olgusu aslında evrene yabancı olan bir kavramdır. Ta ki evren gerçekten ölünceye kadar. Bizler atalarımızdan aldığımız genleri yeni nesile aktarmakla görevli ara formlar olarak dünyada bulunuyoruz. Yani asıl olan genetik miraslarımızın ölümsüzlüğü için yaşam denilen olguyu duyumsamaktır varlığımızın temel nedeni. Anne ve babamızın sahip olabileceği trilyonlarca olası çocuklar içinde bizim birinci gelmiş olmamız bir diğer çoşkulu süreçtir yaşam denilen garip duyumsamada. Karanlıktan geldik karanlığa gidiyoruz ama arada güneş, dünya, aşk, sevgi, nefret, şiddet gibi olgusallıkları da duyumsamak önceliğine sahip olduk doğma olasılığı olup ta doğmamış yok hükmünde olan diğer kardeşlerimize oranla. Atom altı parçacıklardan başlayıp atomdan geçen ve bedenleşen yapımız aslında evrenle yaşıttır, hepimiz aslında 14.5 milyar yıl yaşındayız. Bu algı yaşam ve ölüm denen olguların aslında güzellik ve kötülükle özdeş olmadığını sadece varsıllığıyla değerlendirilebilecek yapılar olduğu anlamına ulaştırır bizi. Özce doğum da ölüm de korkulacak şeyler değildir, ne ki gerçek anlamda insanlaşabilirsek eğer.