1784'le Immanuel Kant şöyle yazıyordu
"Aydınlanma, insanın, kendi aklını bir başkasının
kılavuzluğu olmadan kullanamayışı durumundan kurtulmasıdır İnsanların çoğu
ergenliğe erişip akıllarını, tembellikten ya da korkaklıklarından kendileri
kullanmak istemezler. Bu yüzden birileri, bu gibileri gözetmeyi bellerler; bu
gibileri hayvan güdüyorlar gibi, önce aptallaştırırlar, kapatıldıkları
yerlerden çıkmalarını şiddetle yasaklarlar; tek başlarına yürümeye
kalkışırlarsa başlarına gelecek tehlikeleri onlara anlatırlar. Ayrıca yasalar
ve mevzuat, ergin olmayı-aklını kendisi kullanmayı sürekli engeller. Bu
nedenlerden kendi başına, güvenle yürüyebilen pek az kişi vardır. Oysa
aydınlanma için, özgürlükten başka bir şey gerekmez. Ne var ki, dört bir yandan
'düşünmeyin' diye bağırıyorlar. Subay,”Düşünme, talimini yap”;Papaz,”Düşünme
İnan”;maliyeci, 'Düşünme öde' diyor. Oysa, aklın kamu önünde kullanılması özgür
olmalı. Aydınlanma böyle sağlanabilir. Hiçbir dönemin, kurumun kendisinden
sonraki dönemin bilgilerini genişletmemesi, insanların aydınlanmada ileri
gitmemesi için sözleşmeler yapamaz."
18 yy 'da Diderot, d'Alambert, J.J Rousseau, Voltaire gibi
düşünürler şu noktada birleşiyorlardı ki, düşünmenin, vicdanın ve kalemin
özgür olması, bilimin ilerlemesi için çok gereklidir ve sosyal ilerlemeyi
sağlayacak tek araç bilimdir.
Dünyada hüküm sürmekte olan despotik, baskıcı yönetim
biçimi düşünmeyin, itaat edin, ben sizin yerinize düşünürüm, sizin için en iyi
kararları ben veririm diye salvolar halinde saldırmakta. Evet genç beyefendiler
düşünmeyin, evet genç hanımefendiler itaat edin, despotik buyurgan yönetim
sizden düşünmenizi, üretmenizi, en basit hak istemelerinizi yasaklıyor. Çünkü
sadece onlar düşünür, sadece onlar güzel geleceği düşlerler. Onlar sizin
yerinize düşünür, gerekeni yaparlar. Çünkü gelecek sizlerin değil, eski hafıza
sahibi despotik, baskıcı, gerici yönetimindir. Çünkü sizler gelecek değilsiniz,
çünkü siz yarın bu dünyanın sahibi olmayacaksınız, çünkü siz yeni hafıza sahibi
değilsiniz, çünkü onlar ölünce de sizleri yönetmek istiyorlar. Evet doğru
bizleri ölüler yönetir. Kadim atalarımızın geçmişte var olmalarının bugünkü
nedeni bizleriz. Onlar biz bugün yaşayalım diye geçmişte var oldular. Bugünün
despot yöneticileri de gelecekte var olmak için despotik, gerici, baskıcı
nesiller üretmek istiyorlar. Ama tarih yanılmaz. Bugün teknolojik gelişmenin
nimetlerinden yararlanıyorsak bunun nedeni geçmişte despotik, gerici, baskıcı,
faşist anlayışlara karşı savaş vermiş ilerici, devrimci, dönüşümcü atalarımızın
varlıklarıdır. İyi ki onlar geçmişte vardı. İyi ki yobazlara karşı canları
pahasına ilerlemeyi, dönüşümü, devinimi savundular. İlerici kadim atalarımız
olmasaydı bugün sahip olduğumuz bilimsel ilerlemelerin zerresine bile sahip
olamazdık. Onlar hurafelerden arındırılmış, merakın muştuladığı özgür akıllara
sahiptiler. Evet genç arkadaşlarım özgür aklın peşinde koşun. O özgür akıldır
ki bizi tam bağımsız, özgür kılacak, insan ama gerçek insan olduğumuzu
hissettirecek yapıdır. Unutmayın hepimiz en az 50 milyar olasılıktan birisi
olarak bu güzelim dünyayı yaşıyoruz. Geri kalan milyarca olasılığın önüne
geçerek varlık kazanmış insansal bedenimiz ve aklımızla güneşin aydınlığını,
ayın ışıltısını, doğanın muhteşemliğine şahit oluyoruz. Bizim yerimize doğma
ihtimali olan milyarlarca olasılık varlık bile kazanamadan yok oldular. Onları
bizler temsil ediyoruz. Eğer insan olduğumuza inanıyorsak gerçek insan gibi
olmalıyız. Özgür aklın peşinde koşan, sorgulayan, araştıran, evrimci, devrimci
aklı hizmete sokmak zorundayız. İnsan özgür ve yaratıcı aklı ile insan olur.
Geçmişin gerici, yobazlarının temsilcileri ne yazık ki günümüzde de
varlıklarını sürdürüyorlar, sürdürmek istiyorlar. Ama gelecek, tarihinde
gösterdiği gibi, onlar tarafından değil ilerici evrimci, devrimci gençler
tarafından şekillendirilecektir.
Siz dersinize çalışın diyorlar, konuşmayın, protesto
göstermeyin diyorlar. Sizin kendi sorumluluklarınızın bilincinde olmayan
kuklalar olduğunuzu vurgulamaya çalışıyorlar. DÜŞÜNMEYİN, İTAAT EDİN diye avazı
çıktığı kadar bağırıyorlar. Siz insanlaşma sürecinde üzerinize düşen
ödevleriniz yapın. Araştırın, sorgulayın, özgür aklın gelişimi için taze güçler
olarak her türlü desteği verin. Ama sakın şiddet uygulayarak kendi
haklılığınızı göstermeye çalışmayın. Despotik, baskıcı yönetimlerin özgür akıl
savunucularından istediği tam da budur, ŞİDDET. Şiddet özgür aklın kullanacağı
yöntem değildir. Giardino Bruno, Galileo Galilei, Albert Einstein, Charles
Darwin, Yunus Emre, Mevlana Celaleddin-i Rumi şiddetten uzak, özgür aklın
savunucusu olmuşlardır. Bu ve benzeri büyük insanların sayesinde uygarlığın tüm
nimetlerinden yararlanıyoruz. Bize miras kalan bu nimetleri daha da ileri
götürüp gelecek nesillere daha iyi bir dünya sağlamak zorundayız. Bunun yolu
sorgulayan, araştıran özgür akıldan geçer. Siz bakmayın despotik, baskıcı
yönetimlerin söylemlerine. Dünya onların istediği gibi olsaydı insanlık tarihi
olmazdı. Tarihi yaratan insandır, ama gerçek insan. Tarihin süreğenliği,
evrimin temel amaçlarından biri olan hayatta kalma stratejileri geliştiren
sadece ama sadece özgür akıl sayesinde olmuştur. Gericiliğin, bağnazlığın,
despotizmin tarihi acı, kan ve gözyaşı ile yazılmıştır. Özgür akıl, insanlığın
uygarlık yaratmasında temel belirteç olmuştur. Bağnaz bile bugün yaşam hakkı
buluyorsa onun da bu hakkını özgür akıl sağlamıştır. Ona kalsaydı kendi de
dahil hiçbir akıl yeryüzünde yaşam hakkı bulamazdı. Ne mutlu özgür akla sahip
olanlara, ne mutlu bizi insan yapan özgür akla sahip kadim atalarımıza.